Düşünce

Üç Gün Yatak; Dördüncü Gün Kara Toprak

Hayat ve ölüm birbirinin kardeşidir. Hastanelerin doğumhanelerinde dünyaya merhaba diyen bebeklerin ağlamalarıyla yoğun bakım ünitelerinde yakınlarını kaybedenlerin döktükleri gözyaşları bu kardeşliği anlatıyor. Ölümün hayatımızın bir parçasını olduğunu unutuyoruz çoğu zaman. Yaşam standartlarımız hiç ölmeyecekmişiz gibi belirleniyor. İkamet ettiğimiz konutların 100 yıl dayandığı söyleniyor. Oysa çoğumuzun etrafında yüz yaşında olan insana rastlanmıyor.

Tıp ve ilaç endüstrisi ölümü daha da öteleyecek ürünler geliştirmek için uğraşa dursun ecel denilen gerçek bir gün hepimizin kapısını çalmak için bekleyip duruyor. Her sela sesi, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya tamah etmenin ne büyük bir maskaralık olduğunu anlatıyor.

Eskiden mezarlıklar şehrin içinde olurmuş. Şehirde yaşayan insanlar her an önlerine çıkan kabirleri görerek ölümü hatırlarında tutarlarmış. Çarşı pazarda insanlar ölüm duygusunun gölgesinde bir hayat yaşar, dükkânlarını açar, alış veriş yaparlarmış. Hayatın ve ölümün böyle iç içe olduğu bir ortamda insanların birbirlerine zulmetmesi ve adaletsizlik yapması beklenemez elbet. Oysa günümüzde mezarlıklar şehir dışındaki uzak yerlere yapılıyor. Ölümü daha az hatırlamak ve onu pratik hayattan olabildiğine dışlamak için şehrin en ücra yerlerine defnediyoruz ölülerimizi.

Üniversite öğrencisi iken bizden daha büyük abilerin babalarının rahmetli olduğu haberlerini alırdık. Daha sonra kendi akranlarımızın babalarının ahirete irtihal ettiğinin haberlerini alır olduk. Hayat çizgisindeki yolculuğumuz biz fark etmeden usul ve emin adımlarla ilerliyor, bir süre sonra yakın arkadaşlarımızın da vefat haberlerini almaya başlayacağız.

Tıptaki gelişmeler ve hayat standardındaki yükselme Türkiye’deki ortalama yaş ömrünü geçmişe göre biraz uzatmış. Önümüzdeki yirmi yılda Türkiye daha yaşlı bir toplum olacak. Uzmanlar gelecekte istihdam açığı olacak mesleklerden birinin de yaşlı bakım hizmetleri olacağını söylüyor.

Eskiden insanlar yaşlanıp biyolojik ömürlerinin sonlarına geldiklerinde kendi evlerinin köşesinde son nefeslerini verirlerdi. En fazla birkaç hafta süren döşek süreci boyunca hastanın başına gelen akrabaları hem ona moral verir hem de bu süreçte yakınlarının ölümüne kendilerini hazırlardı. Hastanın başında duran eş, çocuk ve yakınları onun bakımını üstlenir, zaman zaman Kur’an’dan ayetler okuyarak son nefeste iman ile bu dünyadan göçmelerini sağlamak isterlerdi.

Artık günümüzde insanların kendi döşeklerinde ölmeleri neredeyse imkânsız hale geldi. Yaşlanıp ölüm saati gelen yakınlarımızı mutlaka hastanelere götürüyoruz. Son anlarında hastanede daha iyi hizmet alacakları varsayımıyla onları yoğun bakım ünitelerinin soğuk duvarları arasına terk ediyoruz. Ölüm döşeğindeki anne-babayı hastaneye götürmek hastanın bakımını profesyonel ellere bırakmak anlamına geldiği için sorumluluğumuzu hastane personeline devrederek vicdanlarımızı rahatlatıyoruz belkide.

Eskiden başlarında Yasin-i şerif okuyup, ağızlarına bir yudum su ikram ederek ahirete uğurladığımız yakınlarımızı şimdilerde yoğun bakım servisinin camından izliyoruz. Yakınlarımız tıp uzmanlarının elinde bedenlerine yerleştirilen hortumlarla son nefeslerini veriyorlar. Çoğu zaman hastane görevlisinin açtığı telefondaki standart cümlelerle öğreniyoruz yakınımızın vefatını. 

Artık hastaneler fabrika mantığıyla çalışıyor. Üst kattaki yoğun bakım ünitesinde EX olan hasta bodrum kattaki Morga indiriliriliyor. Büyük hastanelerde bulunan cenaze hizmetiyle mevta paketlenmiş olarak yakınlarına teslim ediliyor. Bu tür hastane süreçlerini gördükçe insan, bu dünyadan ani bir ölümle ayrılmayı temenni ediyor.

Eskiler Allah’a “3 gün yatak 4. gün toprak” diye dua ederlerdi. Bunun hikmetini günümüzde daha iyi anlıyoruz. Hastane köşelerinde zahmet çekmeden sevdiklerinin yanında ahirete irtihal etme duası ne kadar kıymetliymiş meğer.

Ecel er ya da geç hepimizin kapısını çalacak. Bir Müslümanın en büyük temennisi geride hoş bir seda bırakmak ve bu dünyadan iman ile ayrılabilmektir. Allah, cümlemize hayırlı bir hayat ve hayırlı bir ölüm nasip etsin. (Amin)

 

Bir cevap yazın