Suskunlar Meclisi
Mehmet Bulayır kardeşim sağ olsun her bayramda ziyaretime gelir elimi öper olmadı telefon eder arar sorar. Onun da arayanı soranı, elini öpeni çok olsun.
Bu bayram yine ziyaretimize geldi, elimizi öptü, peşinden bir boynunu büktü, bir boğazını temizledi. Anladım bir derdi vardır söyleyemez. Dedim ki:
-Yahu bilader millet vekili aday adayı gibi ne kırıtırsın. Bak ben peşin söyliyim senin metal zaten yorgun, boşuna heveslenme, bu malzemeden “audi” çıkmaz…
-Üstad aşk olsun biz haddimizi biliriz, bu saatten kelli paçamızı kaptırmayız inşallah. Yeni bir yayın mecrasına bismillah dedik, seni de aramızda görmek istiyoruz derdimiz de tasamız da budur. Deyince.
– Yahu bizim devrimiz geçti kardeş, yeni nesil 140 karakterle mesajlaşıp, emoji üzerinden hal ibraz ediyor, var git işine bu pazarda bizim akçemiz geçmez. Dediysem de lafın ötesinden beri geldi. Neyse, ötesini berisini kurcalamayalım. Rahmetli Akif Emre’nin hatırasını da araya koyunca yelken indirip, bir işin ucundan tutmak vacip oldu.
Beni yumuşak karnımdan yakaladı anlayacağınız. Bilenler bilir Akif Emre ile dostluğumuz kalu beladandır. Sizin bildiğiniz kısmı seksenler, varsın öyle bilinsin. Derviş Çelebi üstadımızın kulakları çınlasın, nice halvetimize şahitlik etmiştir. Bu Mehmet Bey kardeşimizde sakilik edip hizmette kusur etmemiştir meclisimize, var olsun. Ve dahi Karakalem erbabı Bayburti, Osman-ı Farisi, Molla Adem, Cihan İmamı, Kürt Zeçi suskunlar meclisinin her biri yüz okka altmış kırat erenleri, hey gidi günler hey…
Bir asır kitap kulübü maceramız var ki onu sonra anlatırım konuyu dağıtmayalım. MMG (Mimar Mühendisler gurubu) dergisinin bülten olduğu zamanlardı bizim ilk makalelerimizin neşir zamanı, müridimiz az olsa da okuyanımız çok, arayanımız bol idi. Zaten bizim dergâha mürit olmak için ÖSS puanı yetmez, hamili kart geçmez, karedeniz rüzgârı kar etmez idi. Sonra gün geçti devran döndü, sakallar kısaldı gömleklerin kenarında yakalar, yakaların ucunda kravatlar peydah oldu. Develer tellal, tellallar şovmen oldu. Bunu gören pireler boş durur mu? Onlarda berberliği bırakıp, epilasyona, oradan masaj salonları zincirine halka oldular… Bizim bu değişimden başımız döndü, düşmeyelim deyu bir kenarda oturduk. Da yıllar geçti ne gelen var ne giden. Okkacı burada ne oturursun gel atalım gideceğin yere, olmadı gel bizim eve komşu ol diyen bir Allah’ın kulu çıkmaz mı yahu? Çıkmadı.
Haa şimdi yukardaki zevatın hakkını teslim edelim. Suskunlar meclisi her daim kadir bilmiştir. “Vefa” deyince o semt de arsalar kaça gidiyor muhabbetine giren müteahhit ahlakına pirim vermemiş kadim dostlardır onlar. Her daim sohbet halkasından, hatır ikramından, fakiri eksik etmemişlerdir. Erenler dedik a, laf olsun diye değil elbet.
Lafı yine uzattık kusura kalmayın. Yıllardık su akmayan çeşmede biriken damlalardı sözlerim. İnşallah rabbim izin verirse “sukut vaktinde” haftada bir kısada olsa bir selam vermek azmindeyim sizlere, kalın sağlıcakla…