Şifahaneden Hastaneye, Hekimden Doktora Dönüşüm.
Ülkemizde sağlık hizmetleri geçmişe göre epey ilerleme kat etti. Önceden hastanelerde muayene olabilmek için sabahın beşinde kuyruğa girip numara almak gerekirdi. Yine SKK’dan ilaç almak çok çileli bir süreçti. Günümüzde hastaneler eskiyle kıyaslanamayacak ölçüde yenilendi. Artık daha modern mekanlarda, daha teknolojik imkanlarla tedavi olabiliyoruz.
Fiziksel imkanlarda yaşanan gelişmeye rağmen ne yazık ki insana verilen değer noktasında aynı seviyeyi yakaladığımız söylenemez. Sağlık personelinin hastaya gösterdiği ilgi azalırken doktor-hasta ilişkilerinde gerileme yaşadığımız acı bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
Eğer yüklü para verip özel bir hastaneye gitmezseniz devlet hastanelerinde doktorlar yüzünüze bile bakmıyor. Elinize tutuşturulan tahlil formlarıyla odadan uğurlanıyorsunuz. Tetkik sonuçlarına göre yazılan reçeteyle bir an önce hastaneyi terk etmeniz isteniyor. Hastalarıyla iletişime geçen, göz teması kuran, kalp atışlarını dinleyen, kulak ve boğaz kontrolü yapan doktorlar ne yazık ki yeşil çam filmlerinde kaldı.
Ülkemizde doktorluk mesleği statü ve yüksek kazanç göstergesi olduğu için yüksek puan alan öğrenciler öncelikle tıp fakültelerini tercih ediyor. Tıp fakültesinde ihtisas yapmak için epey dirsek çürütmeniz gerekiyor. Yıllarca ders çalışıp zor sınavları başararak doktor olan hekimlerimiz ne yazık ki muayeneye gelen vatandaşı beğenmiyor. Bu kadar emeğin sonunda yüzlerce hasta muayene edip onların kahrını çekmek doktorlarımıza zor geliyor.
Her hangi bir hastaneye gittiğinizde doktorlardaki kendini beğenmişlik psikolojisini kolaylıkla hissedebiliyorsunuz. Hastanın soru sormasına tahammül edemeyen, azarlar üslupla konuşan, göz teması kurmadan hastayı bir an önce sepetlemeye çalışan kibirli tiplerle karşı karşıyayız.
Belkide öğrencilerin tıp fakültesine girmek için fizik, kimya, biyoloji testinin yanında merhamet ve insan sevgisi testine de tabi olmaları gerekiyor. İnsana değer vermeyen birinin doktor olmasına asla izin verilmemeli. Elbette mesleğini severek yapan ve özveriyle çalışan hekimler bu yazılanlardan münezzehtir. Ne yazık ki böyle doktorların sayısı çok az. Tıp fakültelerini yönetenler öncelikle böyle doktorların sayısını arttıracak bir eğitim sistemi üzerinde çalışmalıdır.
Tedavinin hekime muayene olurken başladığını, psikolojik desteğin önemini doktorların bilmediğini düşünemeyiz; ancak bilinen her şey pratiğe geçirilmiyor. Hastaya gösterilen ilginin, verilen moralin iyileşme sürecini hızlandıracağı göz ardı ediliyor.
Etrafımızda yanlış tedaviden muzdarip insanları görüyoruz. Bir doktorun önerdiği tedaviyi başka bir doktorun beğenmemesi, birinin ameliyat dediğine bir başkasının ilaç tedavisi uygulaması doktorlara duyulan güven duygusunu zedeliyor. İnsanlar kesin bir tedaviye karar verebilmek için en az üç farklı doktorun aynı kanaatte olup olmadığına bakıyor.
Hastasını bir makineyi tamir eder gibi tedavi eden doktor insanın eşrefi mahlûkat olduğu bilincini bilmiyor demektir. Ne kadar çok makine tamir ederse o kadar çok para kazanacağını hesaplayan birinden şifa dağıtması beklenemez. Gözünü para hırsı bürümüş birini dünyanın hiçbir hazinesi doyurmayacaktır. Reçete yazarken ilaç firmalarından alacağı hediyeleri düşünen biri için hekimlik mesleği çoktan ölmüş demektir.
Para kazanma hırsı bütün mesleklerin ruhuna işleyen bir kanser ve insan ruhunu berhava ediyor. Sırf para kazanmak için icra edilen bir işin sonunda insan ve doğa mutlaka zarar görüyor. Kapitalist zihin dünyası insana bakarken ne kadar para kazandığıyla ilgileniyor. Bu yüzden eğitim, sağlık ve hukuk alanında çalışan kişiler kapitalist bir zihniyetten uzak yetiştirilmelidir. Bu meslekleri icra eden öğretmen, doktor, avukat gibi kişiler mesleklerini birer para kazanma amacı olarak görürlerse toplum iflasa doğru sürüklenecektir.
Ülkemizde özel hastane sektörü vatandaşa kurulan para tuzağa şeklinde çalışıyor. Muayene ettiği her hasta için devletten pay alan özel hastaneler bununla da yetinmeyip hastalardan fark ücreti adı altında fahiş para almaktadırlar. Kapıdan girdiğinizde 5 yıldızlı otel konforunda karşılandığınız özel hastanelerde hastane içinde aldığınız nefesten bile para kesiliyor.
Bir zamanlar garip gurebanın ücretsiz muayene olduğu Vakıf Gureba Hastanesinin özelleştirilerek kapitalist çarkın bir avanağı haline geldiğini görmek ne kadar üzücüdür. Hastanenin adının değiştirilmesi; artık gariplere yer olmadığını gösteriyor. SGK’lı olsanız bile muayene olmak için yüksek miktarda fark ücreti ödemeniz gerekiyor. Tahlil, tetkik ve ameliyatlar için talep edilen ücretleri gariplerin ödemesi mümkün değil. Osmanlıdan miras kalan böyle güzide bir kurumun parası olanın tedavi edildiği bir mekana dönüşmüş olması vakıf medeniyetine saplanmış bir hançerdir.
Önceden hastanelere şifahane, doktorlara hekim denirdi. Belki de şifahaneler hastaneye, hekimler de doktora dönüşünce insan olarak gerçek değerimizi kaybettik. İnsan sevgisi olmayan biri hekim, para kazanmak için tasarlanmış bir bina şifahane olabilir mi?