zehrahanimfilmdegerlendirme1 350 x 236
Düşünce

Serçelerin Şarkısı

Orijinal adı Avaze Gonjeshkha olan Serçelerin Şarkısı 2008 İran yapımı bir Mecid Mecidi filmi.

Filmin başrol oyuncusu Kerim (Rıza Naci) bir deve kuşu bakıcısı olarak çalışmaktadır. Birgün bir karmaşa esnasında deve kuşlarından birisi kaçar. Kerim her yerde onu arar fakat bulamaz ve işinden olur. O günlerde işitme engelli kızının kulağına taktığı işitme cihazı bozulur ve Kerim Tahran’a gitmek zorunda kalır. Tahranda hiç beklemediği bir şekilde iş yapma imkanı bulur. Şehir hayatına uzak, dışarıdaki dünyanın kirinden beri Kerim için çeşit çeşit tecrübeler onu bekliyordur…

Filmin her şeyden önce birçok İran filminde olduğu gibi oyunculukları en etkileyici olanı. İnsanın en doğal halini rol yaptığını fark ettirmeden sinemaya aktarması İran filmlerinin en bariz karakteristiği. Kerim rolünü canlandıran Azeri asıllı İranlı oyuncu Rıza Naci üstün performansıyla Berlin film festivalinden ‘En İyi Erkek Oyuncu’ gümüş ayı ödülüyle dönmüş. Sonuna kadar hak ettiğini izlediğinizde siz de göreceksiniz.

Dram türünde yer yer komediye yer veren bir film tıpkı gerçek gibi. Çaresizliğin, imkansızlığın ve hayat mücadelesinin had safhada olduğu izlerken ‘ne hayatlar var be’ diyerek bir kez daha şükretmemize sebep olan film başrol oyuncusunun acıdığımız hayatına her defasında şükretmesiyle son buluyor..

Her detayında insanlığı işliyor. İki önemli teması var filmin yardımlaşma ve şükür! Gerek batı gerekse uzak doğu sinemasında büyük bir yara olarak görülüyor ki sık sık bencillik teması işlenir filmlerde. Herkes hayatını kazanma derdindedir ve yaptığı her türlü bencillik bir ikinci şahıs yahut seyirci tarafından yargılanamazdır. İçsel yoksunluğuna çare bulamamış yönetmenlerin çıkmazıdır bu filmler. Fakat Serçelerin Şarkısı’nda yardımlaşmayı, fedakarlığı yani diğergamlığı iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Karşılaşılan her türlü zorluğun kolektif bir şekilde nasıl aşıldığına ve her derdin, çilenin sonunda nasıl şükredilebileceğine şahit oluyorsunuz.. Kimi film var bencillik için empati kurdurur kimi film ise insanlığının sende bir külfet değil emanet olduğunu ve emanete muamelenin nasıl olması gerektiğini hatırlatır..

Her zaman ki gibi filmin temasından bağımsız, bir Mecidi filminin olmazsa olmazları akarsu ve doğanın güzelliklerinin oluşturduğu ahengin filmin kadrajlarını süslemesi es geçilecek detaylar değil. Kerim’in gözünden avluya getirilen taze yeşillikleri görmemiz, taşıdığı şey her hangi bir şey olabilecekken kamyonetin arkasında saksıda gür ve göz dolduran çiçeklerin taşınması, çocukların suyla olan imtihanları diğer filmlerinde de gördüğümüz gibi bir Mecidi filmi için hiç de tesadüf olmayan objeler.. Kerim’in koca tarlada sırtında mavi ahşap kapıyı taşıdığı sahnenin muazzamlığı da Mecidi’nin şölenine dahil…

Mecidi’nin filmde yaptığı şeylerden birisi hatta en önemlisi de tıpkı Allah-u Teala’nın peygamberlerine yaptığı, vahiyle onlara çeki düzen verip her yanlışlarını düzelttiği gibi yönetmen olarak oyuncusunun içine düştüğü tüm çıkmazlardan hak, rızk, infak gibi ilahi kavramların karşılığını vererek çıkarıyor. Karakter dindar bir karakter bu yüzden aldığı bütün kararları iyi olsun kötü olsun büyük bir iç çatışması ile alıyor ve biz kaldığı ikilemleri çok net bir şekilde görebiliyoruz. Karakterine haram para yemeyi nasip etmiyor, haram yemediğinde karşılığını bollukla mükafatlandırıyor, infak etmeyip biriktirdiğini başına musallat ediyor vs… Kendisine fazla para veren müşterinin parasını geri vermeye niyetlendiği halde son anda fikir değiştirip bir kilo alacağı eriği o parayı da ekleyerek iki kilo yaptırıyor ve yolda giderken yırtılan poşetten eriklerin yarısının yere dökülüp suya karıştığını görüyoruz. Bir diğerinde motoru arızalandığı için evine getirmek zorunda kaldığı soğutucuyu birkaç kez yeltenip satmak istese de götürüp sahibine teslim ettiğinde sahibi tarafından güvenilirliği mükafatlandırıldığını görüyoruz. Başka bir sahne de ise biriktirip satmayı düşündüğü eşyaları ihtiyacı olan kişilerden bile sakınması o eşyaların onun başına dert olmasına sebep oluyor ve eşyalar yüzünden ağır bir şekilde yaralanıyor.
Velhasıl insanın hayat kavgası gibi sıradan bir meseleyi büyük büyük meselelerden daha etkileyici ve derin anlatabilme kabiliyeti Mecidi özelinde İran sinemasını dünya sinemasına bir alternatif hatta bir mentor konumuna getiriyor. Darısı Türk sinemasının da başına diyip bir sonraki filmde görüşmek üzere sizleri Allah’a emanet edelim…

zhrnrckmk30@gmail.com

 

Bir cevap yazın