Düşünce

Sanat Bize Kimi Anlatır

 
Sanat ve estetik duygusu tüm yaratılmışlar içinde yalnızca insana verilmiş bir nimet. Belli bir kalıba sığmayan, insanın tamamen gönlünden süzülüp gelen bazen bir mısrada, bazen bir karakalem çalışmasında, bazen de bir caminin süslemelerinde ortaya çıkan insanının iç aleminin dışavurumu.
 
“Hiçbir el gönülden gizli iş tutamaz” denilir. İnsanın azaları ile ortaya koyduğu tüm pratiklerin ilham kaynağı kalptir. Kalp nasılsa el ona göre iş görür. İnsanın ruhuna nakşedilen sanat, yaratılış karşısında bizzat insanın kendisini hayrete düşürür. Hayret insana acziyetini fark ettirerek onu hayranlığa götürür. Yerde ve gökte yaratılan her şey belli bir düzene, estetiksel bir mükemmelliğe göre yaratılmıştır çünkü.
 
Gören gözle bakan kalp elbette bu hayran oluşun sonunda kaçınılmaz olarak kul olduğunu fark edecektir. Estetik ve sanat ruhu ile Allah’a ulaşan kimsenin imanı taklitle veya baskı ile oluşan bir imandan farklıdır. Sanat, estetik, ilim ve aşk duraklarından geçilerek varılan iman mukallitlikten münezzeh yıkılması mümkün olmayan sağlam bir kale gibidir. Bu anlamda sanatın bir ibadet hali olduğunu söylemeliyiz.
 
Din insanın kalbine sesleniyor, sanat kalbin cevabını görünür kılıyor. Sanatçının eseri sadece ondaki içsel yönü görünür kılmaz, sanatçının sanatına bakan diğer insanların da kendilerinden bir şey bulmaları başlı başına sanatın manevi oluşunu ortaya koymaya yetiyor. Dünyada bulunan her şey Allah’ın bir ayeti ise hakikati kavrama yolunda sanat ve sanatçıda bizleri irşat eden birer mürşit mesabesindedir.
 
Her sanat sırtını bir dinin felsefe anlayışına yaslar. İslam ve batı sanatının da kendilerine has bir felsefi yönü vardır. İslam sanatçıları daha çok mücerret bir sanat anlayışını benimserler. Çünkü İslam inancı soyut bir temele dayanır. Allah (cc) soyut bir varlıktır. O’nu gözle göremeyiz. Bu anlamda Müslüman sanatçılar daha çok figüre ve imgesel eserlere yönelmişlerdir. İslam sanatçıları ebru, hat, tezhip, nakkaşlık, çinicilik gibi sanat dalları ile kalplerindeki ritimleri dışa vurmuşlardır. Batı sanatı somut bakış açısına sahiptir. Hıristiyanlar Hz. İsa’yı ilahlaştırmışlar Tanrıyı bu şekilde düşünmüşlerdir. Batıda heykel, resim, opera, bale sanatının daha çok gelişmesi bu bakış açısının bir sonucudur.
 
Sanat, dine olan borcunu en çok mimari eserler ile ödemiştir. İstisnasız bütün medeniyetlerde mimarlık sanatı en yüksek dereceye mabet yapımında ulaşmıştır. Batıda Michelangelo’nun kilise süslemelerini, muhteşem fresklerini bizde ise Mimar Sinan’ın Selimiye ve Süleymaniye’sini buna delil olarak gösterebiliriz.
 
Görebildiğimiz şeyler bize görünmeyeni anlamamız için verilmiştir. Sanatçılar kendi ruhlarının imbiğinden geçirerek ürettikleri eserler ile bize doğrudan göremediklerimizi görünür kılarlar. Dünyadaki her şey Allah’ın bir ayetidir. Allah’ın ayetlerine bakarak hakikati kavrama yolunda sanatçı ve sanat eseri bir elçidir. 

Bir cevap yazın