Düşünce

Değişen Kuşak Değişmeyen Doğrular

Ne olacak bu gençlerin hali? Şimdiki gençler sorumsuz? Ellerinde telefon önlerini görmüyorlar?

Bir rivayette zamanın bilge adamı Aristo’nun(MÖ: 385-323) yanına bir grup insan gelip; ‘Ne olacak bu gençlerin hali?’ diye sormuşlar. Aristo onlara dönerek şöyle demiş; ‘Sizlerin de babaları sizler için aynı soruyu sormuşlardı.’

Günümüzde yukarıdaki gibi soruları çok sık duyar olduk. Bu soruları ne ilk duyan bizleriz ne de son duyanlar olacağız. Her neslin kendisinden önceki gençlerin vurdumduymazlıkları eleştirmesi normal bir durumdur. Ancak unuttuğumuz bir nokta var ki en büyük yanlışı burada yapıyoruz. Hiçbir çocuğu yaptığı doğru veya yanlış davranışlarından ötürü yargılamamamız gerekiyor. Önce birey olarak önyargılarımızdan sıyrılmalıyız ki gençlere karşı objektif olarak yaklaşabilelim. Her kuşağın kendinden önceki nesli beğenmemek yerine sosyolojinin değişmesini kabul ederek bir sonraki neslin toplumu bir adım öteye götürdüğünü görmek gerekiyor. Unutmamalıyız ki yeni yetişen çocuklar bizim rol modelliğimizden geçerek kendilerine kimlik kazanıyorlar.

Ebeveynler kendi ideallerini çocuklarının üzerinde gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bu yüzden birçoğumuz kendi çocuklarımızı başkalarının çocuklarıyla kıyaslama hatasına düşüyoruz. Çocuklarımızı başkalarıyla kıyaslamaktan vazgeçip, el âlem ne der baskısından kurtulduğumuz zaman daha duyarlı nesiller yetiştirebileceğiz.

Günümüzde en çok şikâyet edilen konulardan biri de gençlerin sosyal medya mecralarını aşırı kullanmalarıdır. YouTube, Netflix, Instagram, Tiktok gibi platformlarda vakit geçiren nesillerin zamanlarını boşa harcadıkları yönünde ciddi eleştiriler olsa da; artık bu durumun önüne geçemeyeceğimizi anlamalıyız.

2015 yılından itibaren sosyal medya platformlarının kullanıcılara para kazandırmaya başlamasıyla beraber artık bu mecraların iş sektörü haline dönüşmesi kaçınılmaz oldu. Daha lise çağında olan bir gencin kendisini paylaşımlarından dolayı takip eden çok sayıdaki kitlesine çeşitli markalardan ürünler tanıtıp yaşına binaen iyi paralar kazanması çevresindeki akranlarını da bu yola teşvik etmesine şaşırmamalıyız.

Çocuklarımızı sosyal medyadan uzak tuttuğumuzda çevresindeki arkadaşlarından geri kaldıkları algısına kapılıp kendilerini dışlanmış hissedebilirler. Her türlü imkânı önlerine sunduğumuzda ise bu sefer doyumsuzluk yaşayarak ulaşamadıkları bir şey olduğu zaman hırçınlaşabilirler.

Yapay zekâ teknolojisi sanal dünyada paylaşılmış selfie fotoğraflarından yeryüzünde yaşamayan insan portre fotoğrafları oluşturabilmekte. hatta bu fotoğraflar sahte profil olarak kullanılabilmektedir. Dünya üzerinde dakikada 400 saatlik videoların yüklendiği YouTube platformunda da belki bir kaç yıl sonra yapay zekâ kendi kendine videolar üretip paylaşarak gençlerimizin zihinlerinizi bulandıracak. (bkz. www.thispersondoesnotexist.com)

Bu durumda yapabileceğimiz en uygun yöntem kontrollü erişim sağlamaya çalışmaktır. Gençlerimizin yeteneklerine göre faydalı, pratik bilgi içerikli kanalları seçip boşa zaman geçirmek yerine kendisine bir şeyler katması gerektiğini, arkadaşlarına da öğrendiklerini paylaşabileceğini söyleyebiliriz. Bunun yanında çocuğun video çekip internete yükleme eğilimi varsa ona karşı çıkmak yerine yanında olduğumuzu hissettirip öncelikle kayıt altına alacağı konu hakkında bilgi sahibi olması gerektiğini belirterek bir kaç kere denemesine izin verebiliriz. Yalnızca hevesten ibaretse zaten bir süre sonra bu işlerin kolay olmadığını görüp sıkılıp bırakacaktır. Devam etmek isterse ahlaki sınırları aşmaması kaydı ile önce eğitimi almasını sağlayabiliriz.

Çocuklarımız için YouTube bir emzik değildir. Biraz sessiz olsun ben dinleneyim diye ellerine tutuşturduğumuz telefonlar çocuk susturma aracı değildir. Çocuk internette vakit geçirirken günü kurtarabilirsiniz; ancak geleceği kurtaramazsınız. Uzun vadede çocuğun duygusal, bilişsel ve sosyal gelişimlerine zarar vermemek adına sınırlandırma getirmemiz gerekebilir. Tamamen ortadan kaldırmak çocuğu mağarada yaşamaya mahkûm etmekle aynı şeydir. 13 yaşına kadar ebeveynlerin, çocuklarının ne izleyip ne izlemediğini fark ettirmeden takip etmeleri bu noktada önemlidir. Takip edildiğini bilen çocuk kendisini baskı altında hissedip takip edilmeden nasıl başka içerikler izleyebileceğinin yöntemlerini de bulur.

Çocuğum güzel bir üniversite okusun, iyi bir işi olsun düşüncesi günümüzde eskisi kadar faydalı değil maalesef. Üniversite mezunlarının %40’ı yaptıkları işten iyi para kazansa bile mutlu olamıyor. İletişim çağı, aynı zamanda özentiliği, kolay yoldan para kazanma isteğini ve kişilik bozuklukları gibi sorunlarını da beraberinde getiriyor. Bu sebeple bizim zamanımızda böyle değildi gibi söylemleri bir kenara bırakıp günümüz teknolojisini anlamaya çalışarak gençlerle aramızdaki köprüyü kurmalıyız. Bu köprüyü kurmak için gerekirse bizzat teknolojiden faydalanabiliriz. Ebeveynler için teknoloji, psikoloji, çocuk doktorları gibi onlarca kanallarda internet üzerinde mevcut.

Günümüze ve ileriye yönelik bakıldığında artık geleceğin mesleği olarak yazılım, kodlama, dijital pazarlama, bilgisayar uzmanlığı vb. gibi teknoloji içeren sektörler olduğunu görüyoruz. Bu sebeple sadece çocukların değil artık yetişkinlerin de teknolojiyi yakından takip etmesi gerektiğinin altını çizelim. Zira pandemi sürecinde birçok ailenin internet okulu olan Ebay’a giriş yapmakta zorlandıklarını ifade edebiliriz.

Teknoloji ve sosyal medya tamamen kötü değildir. İnternet ortamında pek çok eğitim materyali ve gençlerin gelişimine destek sağlayacak pek çok uygulama bulunmaktadır. Bazı eğitim kuramlarında bireysel öğrenme teşvik edilerek en kalıcı öğrenmenin kendi kendine öğrenme olduğu vurgulanır. Elbette öğrencinin merak duygusunun seviyesine göre değişkenlik gösterebilir fakat bir öğrenci günde iki, üç saatini internet üzerinden herhangi bir program öğrenmeye adasa piyasaya iş yapabilecek kıvama gelecektir. Nitelikli bireyler yetiştirmek isteyen ebeveynler eğitimin eksik yönlerden yakınmak yerine çağımızın krizini fırsata dönüştürerek bireysel öğrenme yöntemleriyle öğrencilerin hayatta daha başarılı olmalarını sağlayabilir.

Selam ve dua ile..

Bir cevap yazın