Bismillahirrahmanirrahim Değerli dostlar, artık susmamak bir şeyler söylemek lazım diye düşündüğüm bu günlerde üstad İsmet Özel’in bir mısrası dolandı dilime: “ Dilce susup bedence konuşulan bir çağda, biliyorum kolay anlaşılmayacak…” Gerçekten de alabildiğinde sözcüklerin dans ettiği, insanların her türlü mahremini pazara çıkardığı, en galiz küfürlerin, manifesto kıvamında ortalığa saçıldığı sanal dünyada sözümüz değersizleşip bir kâğıt mendil gibi kullanılıp köşeye atılmayacak mıydı, bir sosyal medya duvarında ergen kalemşörlere malzeme olmayacak mıydı? Bütün bu düşünceler aklımın kıvrımlarında dolanırken, bir başka dize’nin yankısı geldi kulaklarıma: “ Sükut kıvrım kıvrım uzaklık uzar.. Tek nokta seçemez dünyadan nazar Acep yerinde mi, ölü ve mezar Yeryüzü boşalmış habersiz miyiz? Güneşe göç var da kalan biz miyiz?” Tekrar sarsıldım, Üstad NFK şiirinde bu günlere mi işaret etti acaba diye düşünmeden edemedim. Tam da bu günlerde yeryüzü boşalmış, mezarlar dahi kaybolmuş olabilir miydi? Bütün kervanlar göçtü ve biz, bu dağ başında kalanlar kavmi miyiz? Sonunda korkulan oldu ve son iyi insanlar, son iyi atlara binip gittiler ve biz gerçekten kimsesiz mi kaldık bu yüzyılda… Bu düşünceler okyanusunda umutsuzca çırpınırken, rahmetli Akif Emre abinin son yazısı imdadıma yetişti: “Çürüme de Umut da hep var olacak” O zaman bize düşen, dilimizin döndüğünce aklımızın yettiğince aldığımız nefesin hakkını vermek umudu yaşatmak olmalıdır. Akif Emre’den bize kalan en önemli mirasın, “doğruyu” eğip bükmeden ve kimsenin gözüne de sokmadan, “güzel bir sözle” söylemek olduğunu düşünüyorum. Dergi kıvamında formatladığımız “Sükût Vakti” internet sitesini, sevgili dostum Ebubekir Dilekçi ile bu düşüncelerle oluşturduk. Duamız yeni arkadaşlarımızın katılımıyla bu site bereketlenecek, inşallah yazanlara ve okuyanlara cennet azığı olacaktır. Sükût bizim meclisimizin anahtar kavramı olacaktır. Bu kavramla “sözü” sesimizi yükseltmeden, sükûnet ve suhuletle, güzeli değil güzelliği överek, çirkini değil çirkinliği yererek, kimseyi doğrudan hedef almadan, söyleyeceklerimizi dedikodu ve magazin malzemesi yapmadan, ticarete ve siyasete olumlu ya da olumsuz anlamda malzeme olmadan söylemeyi murad ediyoruz. Sözümüz hiçbir kurum ya da topluluğa yük değil. Sevabı da günahı da yazana aittir. Rabbim ecrimizi çoğaltsın, hatamızı söyleyen dostlardan mahrum etmesin. Biz, sade okurlar; sıradan yazarlarız. Duamız “Anlamak ve anlatmaktır. Ve dahi sevmek bu ikisini” Asla dördüncüsü olmak değil muradımız. Sizi de aramızda görmekten bahtiyar olacağız. (Mehmet BULAYIR)