Düşünce

Bu yazıyı “kendim” için yazdım

Sevgili okur,
Bu kez yazıma sevgili dostlar diye başlamadım.
Çünkü ne kadar dostum var bilmiyorum.
Belki de çoktur, ama emin değilim bundan.
Ve sonra,

Sevgili okur, bu seninle ikimiz arasında bir söyleşi olsun istedim.
Dostlar topluluğuna çekilmiş bir söylev değil.
Bilgisayarının karşısına geçtin ya da cep telefonunu eline aldın
Bakalım Okkacı ne yazmış diye sayfama bakıyorsun.
Belki, yalnız ve üzgünsün gözpınarında bekleşiyor damlalar;
Belki, bir fıkra peşindesin dudakların gülmeye hazır;
Belki öylesine, geçerken uğradın,

Umarsız anlamsız gözlerle bakıyorsun yazdıklarıma.
Ne haldesin? Bilmiyorum.
Kim olduğunu da bilmiyorum, üstelik,
Habersizim…
Öyleyse aslında sana hitap ediyor da olamam
O halde belki kendimle bir söyleşidir, bu yazdıklarım.
Eskiden “kendim için yazıyorum “diyen yazarlardan hiç haz etmez,
Aşırı kibirli bulurdum onları.

Ebette öyleleri de vardı(r) içlerinde ama ya olmayanlar?
Kınayan kalbimle bir özür borçluyum onlara bugün.
Şimdi aynı yerdeyiz, aynı kalemi yontuyoruz.
Buna ilahi adalet mi demeliyim? Bilmem.
Ama bildiğim bir şey var:
Bugün, ben de kendim için yazıyorum.
Daha doğrusu, kendime yazıyorum.

Belki uzlete çekilmiş olmanın verdiği dersi aldım
Belki orucun künhüne vardım.
Ömrü boyunca bunca ramazan geçirmiş
Lakin itkaf’a vakit bulamayan ben, iki ay boyunca pencereden bakınca
Dünyanın bana ihtiyacı olmadan da döndüğünü gördüm.

Başkalarının sesine kulak verdim, onları duydum.
İşte bütün bunların hülasası olarak yani
Bugün kendime döndüm
En önemli uyarıyı kendi nefsime yapıyorum.
Yazdıklarıma bakıp, üstümü başımı düzeltiyorum.
Yazdıklarım ayna oluyor bana. Şekilsiz yanlarımı tarıyorum.
İşte belki bu yüzden sana da bir ayna tutuyorum ey okuyucu!
Çünkü, sen ve ben aslında aynı hamurdanız.
Kendime yazarken, sanki sana yazıyormuşum gibi hissetmen bu yüzden.
Benim öykümün, senin öykünle kesiştiği yer işte burası.
Dünyaya sürgün iki kardeş.
Gel, tut kelimelerimden,
Güneş zevale varmadan.
Yol uzun, vakit kısa, kul aciz.
Hülasa-i kelam
Bu dünya ne sana ne de bana yar değil.
Vesselam.

F. Prof. Dr. Fahrettin Okkacızade

Bir cevap yazın